50. Yılda.. Sözün Bittiği Yerde..

Ayşenur Arslan

Dün itibariyle meslekte 50. Yılıma girdim.

Bırakın gazetecilikte 50 yılı göreceğimi, bu kadar yaşayacağımı düşünmezdim.
Hele 50 yılın sonunda buralara varacağımızı rüyamda görsem hayra yormazdım.
Ama geldik.
Buradayız.
Neresi mi “burası”?
Değerli Türk büyüğü Rasim Ozan’ın sözleriyle:
Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin simbiyotik kudreti, Türk tarihinde hiçbir hükümdara nasip olmamış bir dev Leviathan gücü kadardır. Günümüz Türk Devleti’nin önünde -tarihte ilk kez- ne engel ne sınır vardır. Oy, moy, seçim, meçim; sansürsüz ve tam dürüst olmak gerekirse Türk Devleti için artık bunlar TOGG otomobilindeki şanzımandır. Üzülsek de, kabul etmek istemesek de mevcut Türk siyasal rejiminin sert hakikatlerine göre elektrikli arabada şanzıman bu kavramlardır. Türk Devleti’ni alacağı herhangi bir politik karardan caydıracak artık ne hudut ne limit vardır. 1000 yıllık Türk-Kürt kardeşliği ve vatanımızın menfaatleri için… 8.5 milyon yurttaşımızın tutkuyla sevdiği bu iki adamın İmralı ve Edirne’den Ankara’ya iki ayrı eve nakli artık şarttır
İtiraf edeyim, bugünün analizine büyük ölçüde katılıyorum. Ama ben yazacak olsam “sonunda Silivri var” diye cümlelerimi daha dikkatli seçerdim.
Rasim Ozan kadar net yazamazdım.
Önce şunu belirtmeliyim; Rasim Ozan, tespitini, yazısında çizdiği çerçeveye içten katılarak, savunarak ve daha önemlisi “değiştirilemez bir kader” gibi yapıyor.
Bense bugünün geçici olduğunu, iç ve dış dinamiklerin Erdoğan – Bahçeli rejiminin uzun süreli olmasına izin vermeyeceklerini düşünüyorum.
Evet, muhalefet doğru strateji ve örgütlü cesaretle karanlığın süresini kısa tutabilir. Ama şu ya da bu vadede rejim, tüm benzerleri gibi yıkılıp tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır. Hiç şüpheniz olmasın!
Ne var ki o zamana kadar Rasimgillerin dilinde, Erdoğan-Bahçeli ekibinin elinde oyuncak olacağız.
Hatta belki Rasim’in yıllardır hayalini süslediği gibi Silivri’nin yolunu tutacağız.
Hatırlatmak gibi olmasın, Rasim, Ergenekon sürecinde sık sık adımı anardı. SABAH ŞEKERİ ABLA DİYE..
AMA HAKKINI YEMEYEYİM, O GAZETECİ OLARAK ÖĞRENDİKLERİNİ YAZIYORDU, İÇİNDEN GEÇENLERİ DEĞİL! İddiası oydu yani..
“28 Şubat soruşturması kayıtlarına göre Ergenekon emriyle montaj kasetlerle Fethullah Gülen’i linç operasyonunun neferlerinden olan sabah şekeri ablanın da tutuklanmasına karşıyım.”
O günlerde Rasim, pek çok gazeteci, yazar, akademisyen gibi Gülenciydi.. Ve Gülen karşıtlığım yüzünden benden nefret ederdi. Şimdi de Reisçi ve muhtemelen benden yine nefret ediyor.
Ama bugünlerde hedefinde Mümtazer Türköne var. Ve gözü nasıl karardıysa artık, yazdıklarının nasıl gazetecilik ilkelerini ve Anayasa’yı tangır tungur ettiğini düşünmeden kalemini onun için konuşturuyor:
“Bahçeli Mümtazer’e öfkeli çünkü Devlet Bey, Mümtazer’in ‘Erdoğan ile Bahçeli kavgası var’ kara propagandasının merkez üssü olduğuna inanıyor. Ki bu öfkesinde de tamamen haklı Bahçeli.

Bazı loser ve şuursuz eski AK Partililer de bu söylemi çoğalttılar ve şaşırtıcı şekilde Mümtazer’in uydurduğu sözler kamuoyunda çok etkili oldu.

Tüm bu yaşananlar çerçevesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in düğmeye basmasıyla Mümtazer Türköne gece 4’te sıcak yatağından her an alınabilir ve Baransu’nun yanına konabilir. Bu gelişme olursa şaşırmayın.”

Böyle bir şey olursa Mümtazer Türköne bile şaşırmaz herhalde.

Öyle ya, onun kaderi de tıpkı bizler gibi, Beyaz TV’nin Mehmet Ali Erbil’e bile acaiplikte tur bindiren yorumcusu Rasim Ozan’ın bir işaretiyle Mümtazer Türköne^yi sabah 04’te sıcak yatağından alma “KUDRETİNE SAHİP” Başsavcıya bağlı ise neye şaşıralım ki!

Erdoğan’ın istediği her şeyi yapma “KUDRETİNE SAHİP” olduğunu yıllardır binlerce örnekle yaşadıysak artık neye şaşırabiliriz ki!

Ama o örnekleri unutun.

Olmaz denilenlerin olacağı bir yıla giriyoruz. Öyle görünüyor.

AKP sözcüsü Ömer Çelik daha birkaç gün önce açıkladı. “Ordumuz hazır. Talimat gelirse kara harekatı hemen başlar” dedi.

Kara harekatına şaşırmayacaksınız bir kere..

Başka?

AKP’nin ya da Külliye’nin sözcüsü değilse de “Cumhur İttifakı eş sözcüsü” diyebileceğimiz Rasim, başka nelere şaşırmamanız gerektiğini de bir zahmet köşesinde duyurdu:

“ Tüm gelişmelere rağmen hem Abdullah Öcalan hem de Selahattin Demirtaş, kendilerine uzanan Devlet’in elini sımsıkı tutmalı ve hiç bırakmamalı. Bu kayyum kararları alındığı gibi yarın da iptal edilebilir. Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin yetkileri, ne Atatürk de ne de Sultan Hamid de vardı. Bu realiteyi hiç unutmadan düşünmek gerekiyor. Bugünkü mutlak otorite sahibi Devlet’in cesaret ve kudret sorunu yok. Yapılamayacak hiçbir şey yok. Hem Abdullah Öcalan, İmralı Adası’ndan bir ev hapishanesine…Hem Selahattin Demirtaş, Edirne’den bir ev hapishanesine…2025 senesi içinde bu nakil süreçleri istenirse yaşanabilir.”

Bizler, sizler oturup saatlerce erken seçim koşullarının oluşup oluşmadığını tartışabiliriz.

Ama Rasim’in dediği gibi, seçim meçim, oy moy..artık hükümsüz!

Erdoğan bir kez daha seçime girerse.. YSK da “elektronik oylama sistemini zamanında kurarsa”.. ve biz o zamana kadar dayanır hayatta kalırsak.. Belki o zaman!!

eminim bana yine “çok karamsarsın” diyeceksiniz”.. “Bize düşen görevin UMUT VERMEK olduğunu söyleyeceksiniz. Peşin peşin yanıt vereyim.”

Rasim Ozan’ın sözlerini yeniden okuyun. Açık açık şunu söylüyor:

Türk Devleti’ni alacağı herhangi bir politik karardan caydıracak artık ne hudut ne limit vardır.”

Evet geldiğimiz yeri böyle tarif ediyor Rasim ve ona bunları söyletenler.”.

Cümleler de Bahçeli’nin sloganlaştırmaya çalıştığı ifadeyle “VAKİT TAMAM” diye bitiyor.

Daha ne desinler, nasıl anlatsınlar canım!

Niyet belli, hedef aşikar!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir